-
1 unter
unter ['ʊntɐ]I präp1) ( unterhalb) altında2) ( inmitten) arasında;\unter anderem bunlar arasında;\unter Freunden dostlar arasında;wir sind hier ganz \unter uns burada biz bizeyiz;das bleibt \unter uns bu aramızda kalsın;\unter uns gesagt... aramızda kalsın,...3) ( weniger als) altında;Kinder \unter 12 Jahren 12 yaşın altındaki çocuklar;\unter dem Durchschnitt ortalamanın altında4) ( Art und Weise)\unter Tränen ağlaya ağlaya;\unter der Bedingung, dass...... şartıyla;\unter allen Umständen ille;\unter Vorbehalt saklı kalmak üzere, kaydıihtiyatla, çekince(si) olduğunu belirterek;\unter falschem Namen sahte ad kullanarak5) ( Zustand)\unter Strom elektrikli;das Haus steht \unter Denkmalschutz ev anıt olarak korunuyor6) ( Unterordnung) altında;sie hat mehrere Mitarbeiter \unter sich dat, yönetimi altında birçok elemanı var;\unter seiner Leitung yönetimi altında7) ( Zuordnung) altında;\unter dem Motto...... parolası altında;was verstehen Sie \unter...?...den ne anlıyorsunuz?er nahm das Paket \unter den Arm paketi kolunun altına aldı;die Temperaturen sinken \unter null hava sıcaklığı sıfırın altına düşüyor -
2 Vorbehalt
Vorbehalt <-(e) s, -e> ['-bəhalt] mçekince, ihtiyat kaydı, kaydıihtiyat, ihtiraz (kaydı);einen \Vorbehalt gegen etw haben bir şeye çekincesi olmak;unter dem \Vorbehalt, dass...... saklı kalarak,... kaydıihtiyatıyla;ohne/unter \Vorbehalt kaydıihtiyatsız/kaydıihtiyatla, ihtiyat kaydı olmadan/ile, saklı kalmadan/kalmak üzere, çekince(si) olduğunu/olmadığını belirterek -
3 ausschließlich
-
4 зазимовать
сов.kışlamak üzere kalmak; kışlamak -
5 gleich
1. adj aynı; Rechte, Lohn eşit;alle gleich behandeln hepsine/herkese eşit davranmak;( sich D) gleich bleiben aynı kalmak;gleich bleibend sabit, değişmez;gleich lautend aslına uygun;das ist mir gleich benim için (hepsi) bir;ganz gleich wann usw ne zaman usw (olursa) fark etmez;auf die gleiche Art aynı şekilde;zur gleichen Zeit aynı zamanda;das Gleiche tun aynısı yapmak2. adv aynen; (sofort) hemen, derhal;gleich groß (alt) aynı büyüklükte (yaşta);gleich nach (neben) hemen sonra (yanında);gleich gegenüber tam karşı(sın)da;es ist gleich fünf saat beşe geliyor;gleich darauf hemen ardından; hemen bunun üzerine;bis gleich! yakında görüşmek üzere! -
6 Wirkung
mit Wirkung vom … … (tarihi) itibarıyla;mit sofortiger Wirkung hemen geçerli olmak üzere;Wirkung erzielen sonuç elde etmek;seine Wirkung tun etkisini göstermek;seine Wirkung verfehlen etkisiz kalmak -
7 toujours
1 de tout temps hep, her zaman◊Cela a toujours existé. — Bu hep vardı.
◊Cela sera toujours ainsi. — Bu her zaman var olacak.
2 depuis toujours oldum olası3 pour toujours sonsuzluğa kadar4 hep [hep]5 encore hâlâ ['haːlaː]◊Il l'aime toujours. — Onu hâlâ seviyor.
6 nasıl olsa ['nasɯɫ olsa]◊Tu peux toujours l'appeler. — Onu aramandan bir şey çıkmaz.
См. также в других словарях:
arada kalmak — iki tarafı uzlaştırmak üzere araya girme dolayısıyla güç duruma düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hariç — is., ci, Ar. ḫāric 1) Dış, dışarı Hemen on dakika yürüyünce kasaba haricine çıkılır. S. F. Abasıyanık 2) Yabancı ülke, dışarı On yıl hariçte kalmış. 3) zf. Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere, müstesna Dişçi koltuğu hariç, kim bir koltuğa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç göç — is., top. b. Bir ülke sınırları içinde genellikle küçük yerleşim bölgelerinden büyük kentlere geçici veya sürekli kalmak üzere göç etme … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavuşum — is., gök b. Yer yuvarlağı bir uçta kalmak üzere, yerin, güneşin ve herhangi bir gezegenin bir doğru üzerine gelmeleri, içtima Birleşik Sözler kavuşum dönemi alt kavuşum … Çağatay Osmanlı Sözlük
sitoplazma — is., biy., Fr. cytoplasme Çekirdek dışta kalmak üzere protoplazma yığını … Çağatay Osmanlı Sözlük
girip çıkmak — 1) az kalmak üzere uğramak 2) bir yere sık sık gelmek Onun yanımızdaki eve girip çıktığını görürdük … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprağı çekmiş — sürekli olarak yaşadığı yerden kısa bir süre kalmak üzere gittiği başka bir yerde ölenler için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜBZİ' — Kârı ve kazancı tamamen kendisine kalmak üzere birine sermaye veren … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İRTİFAK — Bir yere dayanma. * (Kap) dolma. * İhtiyaç duyma. * Arkadaşlık etme. * Tıb: İki kemiğin hareketsiz kalmak üzere mafsallanması … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yatmak — nsz, ar 1) Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak Dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak. N. Hikmet 2) Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek 3) Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek Rüzgârdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük